Doğru ve geçerli bir eğitim programının, kabul görmüş, bilimsel dayanakları olan bir kuramsal çerçeve üzerine temellendirilebileceği ispatlanmıştır. (Lunenburg, 2000) Eğitim yönteminizi ve bilgi içeriğinizi (müfredatınızı) hazırlarken, ne yaptığınızı ve neden yaptığınızı bilmenizi sağlayan temel aldığınız bu kuramdır. Aksi takdirde sunduğunuz yöntem ve içerik çocuğun gelişimine uyumsuz olur ki bu da çocuğun ihtiyaçlarına cevap vermek, onları doyurmak yerine, gelişimi köreltir ve insan hayatı için en önemli çağların boşa harcanmasına neden olur.
Bu nedenle bir eğitim kurumu her şeyden önce bir eğitim felsefesine sahip olmalıdır, felsefesi üzerine kuramını ve beraberinde yöntemini inşa etmelidir.
Montessori Felsefesi sınıftaki araçların, ders veren öğretmenlerin ve onu mutlak bir itaatle dinleyen öğrencilerin çok ötesinde bir eğitim anlayışıdır. Montessori Felsefesi çocuğa karşı özel bir bakıştır, öyle ki çocuğu, kendisinden önce gelen eğitim yöntemlerinin aksine eksik bir birey olarak görüp, onu yetişkinin beklentisine göre şekillendirmeye kalkmaz. Çocuktan yetişkinin bir küçük örneği olmasını beklemez. Çocuğun kendisine özgü doğasını anlar. Onun büyümesi ve gelişmesi yolunda önüne çıkan engelleri kaldırırken çocuğa özgürlük tanıyan bir rehber olmayı sürdürür.
Diğer bütün eğitim yöntemlerinin aksine sadece Montessori Yöntemi çocuğa saygı duyulması gerektiğini vurgular. Yetişkin, çocuğun önünde son kararı verebilecek bir bilirkişi olarak durmaz. Yetişkin, çocuğun gelişim ihtiyaçlarını giderebilecek fiziksel ve duygusal bir çevre oluştururken, çocuk kendi hızında, en iyi öğrendiği biçimde ve kendi öğrenme işleminin sorumluluğunu alarak öğrenir. Belki de her şeyden önemlisi kendi öğrenme biçimini keşfetmiş bir birey olarak Montessori Çocukları dünyayı diğerlerinden daha farklı görürler, onlar öğrenmeyi öğrenmenin zevki için sever ve iş yapmaktan, çalışmaktan mutluluk duyarlar.
Çalışmanın ve öğrenmenin mutluluk kaynağı olduğunu çocuğa hissettiren ve onun doğasına böylesine uygun olan başka bir eğitim felsefesi yoktur. İşte bu nedenledir ki Montessori’nin felsefesiyle yetişmiş olan çocuklar diğerlerinden oldukça ayrıcalıklı başlarlar hayata, çünkü çalışmanın ve öğrenmenin mutluluk kaynağı olması hayata sürekliliği olan ayrı bir anlam katar.